Irem
New member
Bir Odada Kıble Nasıl Bulunur?
Selam dostlar, bugün sizlerle belki de çoğumuzun hayatında en az bir kere yaşadığı bir anı paylaşmak istiyorum. O an var ya, insan hem kendiyle hem de kalbiyle baş başa kalıyor. Bir odadasınız, belki hiç tanımadığınız bir yerde… Belki bir misafirlikte, belki de uzun yolculukların sonunda ulaştığınız bir otelde. Namaz vakti geliyor, gönlünüzde tatlı bir telaş: "Peki kıble nerede?" İşte ben de size böyle bir anı, duygularla ve farklı bakış açılarıyla örülmüş bir hikâyeyle anlatmak istiyorum.
---
Yolculuk ve İlk Telaş
Bir yaz günüydü. Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra, küçük bir Anadolu kasabasına varmıştık. Arkadaş grubumuzla bir düğün için gitmiştik. Yolun yorgunluğu, sırt çantalardan taşan eşyalar, daracık pansiyon odası… Daha valizleri açmadan ezan sesi duyuldu. Hepimizin içinde aynı his: huzur ve acele.
Ama işte sorun şuydu: Pansiyon odasının penceresinden dışarıya baktığımızda yalnızca birkaç dükkan tabelası ve güneşin kaybolmaya yakın ışığı görünüyordu. “Kıble ne tarafta acaba?” diye sorduk birbirimize. İşte o an herkes farklı bir yaklaşım sergiledi.
---
Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı
Ali, grubun en pratik zekâlısı, hemen telefona sarıldı. “Durun, uygulama var bende, anında gösteriyor kıbleyi” dedi. Onun için mesele netti: çözüm bul, uygula, devam et. Birkaç saniye içinde telefonun pusulasını açtı, biraz dönüp durdu, cihazı yere koydu ve eliyle yönü işaret etti: “İşte burası.”
Mehmet ise daha stratejik davrandı. “Telefon bazen sapıtır, güven olmaz. Güneşe bakmak lazım. Öğleden sonra güneş batıya doğru kayıyorsa, kıbleyi tahmini bulabiliriz” diye düşünerek pencereye yöneldi. Haritayı kafasında canlandırdı, şehri kabaca hesap etti. Onun için mesele sadece namaz kılmak değildi; doğru yönü stratejik bir mantıkla bulmaktı.
---
Kadınların Empatik ve İlişkisel Dokunuşu
Bizimle birlikte gelen kadın arkadaşlarımız ise daha farklı yaklaştılar. Ayşe, odanın köşesine oturup sakin bir sesle, “Hadi önce biraz duralım, gönlümüzü dinleyelim. Kıbleyi bulmak sadece yön meselesi değil, niyet meselesi de” dedi. O an hepimiz biraz sustuk.
Zehra ise annesinden duyduğu bir anıyı paylaştı: “Annem anlatırdı, köyde bazen pusula falan olmazdı, ama insanlar birbirlerine sorar, kalplerini rahatlatırdı. Aslında birlikte aramak bile bir ibadet gibi.” Bu söz odadaki gerginliği aldı, herkesi birbirine daha yakın hissettirdi.
---
Odanın İçinde Ortak Bir Çözüm
Bir yanda teknolojiye güvenenler, bir yanda mantıksal hesaplarla ilerleyenler, öte yanda gönül gözüyle yaklaşanlar… Odanın ortasında küçük bir tartışma başlamıştı. Ama kimse inat etmiyordu, çünkü niyetimiz aynıydı: doğruyu bulmak.
Sonunda karar verdik: Ali’nin telefonundaki pusulayı esas aldık ama Mehmet’in güneşten yaptığı tahminle de doğruladık. Ayşe’nin sakinleştirici sözleriyle içimizdeki şüphe dağıldı, Zehra’nın hatırlattığı gibi birbirimize danışarak içimiz daha da ısındı.
Ve işte odanın bir köşesinde seccadeler serildi. O küçücük pansiyon odası, kalplerimizin yönüyle buluştuğumuz bir mescide dönüştü.
---
Bir Odanın Bize Öğrettikleri
Kıbleyi bulmak, aslında sadece fiziksel bir yön meselesi değil. O an bize şunu öğretti: Erkeklerin çözüm ve strateji odaklı bakışı, kadınların empatik ve ilişkisel yaklaşımıyla birleşince, ortaya daha güçlü ve daha huzurlu bir sonuç çıkıyor.
Ali’nin telefonu olmasa belki vakit kaybedecektik. Mehmet’in mantığı olmasa uygulamaya güvenmeyecektik. Ayşe’nin sözleri olmasa içimizde şüphe kalacaktı. Zehra’nın hatırlattıkları olmasa birbirimize bu kadar kenetlenmeyecektik.
Kıbleyi bulmak için tek bir yöntem yok; tıpkı hayatı anlamlandırmak için tek bir yol olmadığı gibi. Asıl mesele, yönümüzü bulurken kalbimizi de doğru yere çevirebilmek.
---
Siz Bu Anı Yaşadınız mı?
Benim hikâyem böyleydi dostlar. Küçük bir oda, büyük bir ders… Siz hiç böyle bir durumda kaldınız mı? Yabancı bir şehirde, bir otel odasında ya da köyde bir evde, kıbleyi bulmak için çabaladığınız oldu mu? Erkeklerin pratikliği mi yoksa kadınların gönül rehberliği mi size daha çok yardımcı oldu?
Belki de hepimizin farklı bir yöntemi, farklı bir anısı vardır. Paylaşırsanız, belki bir başkasına ilham olur. Çünkü bazen en güzel yön bulma yöntemi, başkalarının yaşadıklarını dinlemekten geçiyor.
---
Son Söz
Bir odada kıble bulmak, aslında hayatın küçük bir metaforu gibi. Yönler şaşabilir, cihazlar sapıtabilir, hesaplar karışabilir. Ama kalpler bir araya gelip niyetler birleştiğinde, yol kendiliğinden ortaya çıkıyor. Ve belki de o anın en güzel yanı, kıbleyi bulmaktan çok, kalplerin aynı yöne dönmesiydi.
---
İşte böyle forumdaşlar, benim hikâyem bu. Peki sizin hikâyeniz nasıl? Sizce kıbleyi bulmak mı daha zor, yoksa kalbin yönünü sabit tutmak mı?
Selam dostlar, bugün sizlerle belki de çoğumuzun hayatında en az bir kere yaşadığı bir anı paylaşmak istiyorum. O an var ya, insan hem kendiyle hem de kalbiyle baş başa kalıyor. Bir odadasınız, belki hiç tanımadığınız bir yerde… Belki bir misafirlikte, belki de uzun yolculukların sonunda ulaştığınız bir otelde. Namaz vakti geliyor, gönlünüzde tatlı bir telaş: "Peki kıble nerede?" İşte ben de size böyle bir anı, duygularla ve farklı bakış açılarıyla örülmüş bir hikâyeyle anlatmak istiyorum.
---
Yolculuk ve İlk Telaş
Bir yaz günüydü. Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra, küçük bir Anadolu kasabasına varmıştık. Arkadaş grubumuzla bir düğün için gitmiştik. Yolun yorgunluğu, sırt çantalardan taşan eşyalar, daracık pansiyon odası… Daha valizleri açmadan ezan sesi duyuldu. Hepimizin içinde aynı his: huzur ve acele.
Ama işte sorun şuydu: Pansiyon odasının penceresinden dışarıya baktığımızda yalnızca birkaç dükkan tabelası ve güneşin kaybolmaya yakın ışığı görünüyordu. “Kıble ne tarafta acaba?” diye sorduk birbirimize. İşte o an herkes farklı bir yaklaşım sergiledi.
---
Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı
Ali, grubun en pratik zekâlısı, hemen telefona sarıldı. “Durun, uygulama var bende, anında gösteriyor kıbleyi” dedi. Onun için mesele netti: çözüm bul, uygula, devam et. Birkaç saniye içinde telefonun pusulasını açtı, biraz dönüp durdu, cihazı yere koydu ve eliyle yönü işaret etti: “İşte burası.”
Mehmet ise daha stratejik davrandı. “Telefon bazen sapıtır, güven olmaz. Güneşe bakmak lazım. Öğleden sonra güneş batıya doğru kayıyorsa, kıbleyi tahmini bulabiliriz” diye düşünerek pencereye yöneldi. Haritayı kafasında canlandırdı, şehri kabaca hesap etti. Onun için mesele sadece namaz kılmak değildi; doğru yönü stratejik bir mantıkla bulmaktı.
---
Kadınların Empatik ve İlişkisel Dokunuşu
Bizimle birlikte gelen kadın arkadaşlarımız ise daha farklı yaklaştılar. Ayşe, odanın köşesine oturup sakin bir sesle, “Hadi önce biraz duralım, gönlümüzü dinleyelim. Kıbleyi bulmak sadece yön meselesi değil, niyet meselesi de” dedi. O an hepimiz biraz sustuk.
Zehra ise annesinden duyduğu bir anıyı paylaştı: “Annem anlatırdı, köyde bazen pusula falan olmazdı, ama insanlar birbirlerine sorar, kalplerini rahatlatırdı. Aslında birlikte aramak bile bir ibadet gibi.” Bu söz odadaki gerginliği aldı, herkesi birbirine daha yakın hissettirdi.
---
Odanın İçinde Ortak Bir Çözüm
Bir yanda teknolojiye güvenenler, bir yanda mantıksal hesaplarla ilerleyenler, öte yanda gönül gözüyle yaklaşanlar… Odanın ortasında küçük bir tartışma başlamıştı. Ama kimse inat etmiyordu, çünkü niyetimiz aynıydı: doğruyu bulmak.
Sonunda karar verdik: Ali’nin telefonundaki pusulayı esas aldık ama Mehmet’in güneşten yaptığı tahminle de doğruladık. Ayşe’nin sakinleştirici sözleriyle içimizdeki şüphe dağıldı, Zehra’nın hatırlattığı gibi birbirimize danışarak içimiz daha da ısındı.
Ve işte odanın bir köşesinde seccadeler serildi. O küçücük pansiyon odası, kalplerimizin yönüyle buluştuğumuz bir mescide dönüştü.
---
Bir Odanın Bize Öğrettikleri
Kıbleyi bulmak, aslında sadece fiziksel bir yön meselesi değil. O an bize şunu öğretti: Erkeklerin çözüm ve strateji odaklı bakışı, kadınların empatik ve ilişkisel yaklaşımıyla birleşince, ortaya daha güçlü ve daha huzurlu bir sonuç çıkıyor.
Ali’nin telefonu olmasa belki vakit kaybedecektik. Mehmet’in mantığı olmasa uygulamaya güvenmeyecektik. Ayşe’nin sözleri olmasa içimizde şüphe kalacaktı. Zehra’nın hatırlattıkları olmasa birbirimize bu kadar kenetlenmeyecektik.
Kıbleyi bulmak için tek bir yöntem yok; tıpkı hayatı anlamlandırmak için tek bir yol olmadığı gibi. Asıl mesele, yönümüzü bulurken kalbimizi de doğru yere çevirebilmek.
---
Siz Bu Anı Yaşadınız mı?
Benim hikâyem böyleydi dostlar. Küçük bir oda, büyük bir ders… Siz hiç böyle bir durumda kaldınız mı? Yabancı bir şehirde, bir otel odasında ya da köyde bir evde, kıbleyi bulmak için çabaladığınız oldu mu? Erkeklerin pratikliği mi yoksa kadınların gönül rehberliği mi size daha çok yardımcı oldu?
Belki de hepimizin farklı bir yöntemi, farklı bir anısı vardır. Paylaşırsanız, belki bir başkasına ilham olur. Çünkü bazen en güzel yön bulma yöntemi, başkalarının yaşadıklarını dinlemekten geçiyor.
---
Son Söz
Bir odada kıble bulmak, aslında hayatın küçük bir metaforu gibi. Yönler şaşabilir, cihazlar sapıtabilir, hesaplar karışabilir. Ama kalpler bir araya gelip niyetler birleştiğinde, yol kendiliğinden ortaya çıkıyor. Ve belki de o anın en güzel yanı, kıbleyi bulmaktan çok, kalplerin aynı yöne dönmesiydi.
---
İşte böyle forumdaşlar, benim hikâyem bu. Peki sizin hikâyeniz nasıl? Sizce kıbleyi bulmak mı daha zor, yoksa kalbin yönünü sabit tutmak mı?