Mürtekibi Kebîre Meselesi Ne Zaman Oldu ?

Emre

New member
Mürtekibi Kebîre Meselesi: İslam Hukukunda Bir Dönüm Noktası

Mürtekibi Kebîre meselesi, İslam hukukunun önemli tartışma alanlarından biridir. Bu konu, bir kişinin büyük günah işleyip işlemediği ve böyle bir kişinin İslam toplumundaki durumu üzerinde yoğunlaşır. Özellikle Emevîler dönemi ve sonrasında İslam dünyasında önemli bir yer tutan bu mesele, mezheplerin farklı yorumlarıyla şekillenmiş ve İslam düşünce tarihinde derin izler bırakmıştır. Bu yazıda, Mürtekibi Kebîre meselesinin ne zaman ortaya çıktığı, hangi tarihsel olaylarla şekillendiği ve İslam hukukunda ne gibi yansımaları olduğu üzerinde durulacaktır.

Mürtekibi Kebîre Nedir?

Mürtekibi Kebîre terimi, kelime olarak "büyük günah işleyen kişi" anlamına gelir. İslam dininde, günahlar iki kategoriye ayrılır: Küçük günahlar (Sagir) ve büyük günahlar (Kebîre). Büyük günahlar, kişinin imanını sarsabilecek kadar ağır olan, Kur'an-ı Kerim veya Hadislerde açıkça yasaklanmış eylemleri ifade eder. Mürtekibi Kebîre ise, bu büyük günahları işleyen kişiyi tanımlar. Bu kişi, tövbe etmediği sürece İslam toplumunda şüpheli bir konumda olabilir ve bazı mezheplere göre cezaya tabi tutulabilir.

Mürtekibi Kebîre Meselesi Ne Zaman Ortaya Çıkmıştır?

Mürtekibi Kebîre meselesi, özellikle erken İslam tarihiyle ilişkilendirilir. Ancak bu mesele, ilk olarak Emevîler döneminde ciddi bir tartışma konusu haline gelmiştir. İslam toplumu genişledikçe ve farklı sosyal gruplar, mezhepler ortaya çıktıkça, mürtekibi kebîreye ilişkin görüşler de çeşitlenmiştir. Bu tartışmaların en belirgin olarak yaşandığı dönem, özellikle 7. ve 8. yüzyıllarda, Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde ortaya çıkmıştır.

Emevîler dönemi, İslam devletinin merkezinin Şam’da olduğu ve siyasi iktidarın Emevi ailesinin elinde bulundurulduğu bir dönemi ifade eder. Bu dönemde, özellikle siyasal iktidarın korunması adına dini doktrinler üzerinde yoğunlaşılmış, büyük günahlar işlemiş kişilerin cezalandırılması ya da tövbe etmeleri konuları tartışılmıştır. Bu bağlamda, mürtekibi kebîre konusu, sadece bireysel bir dini mesele olmaktan çıkıp, aynı zamanda toplumsal düzenin sağlanmasıyla da ilişkilendirilmiştir.

Mürtekibi Kebîre Meselesi ile İlgili İslam Mezhepleri Arasındaki Farklar

Mürtekibi Kebîre meselesi, İslam’ın farklı mezheplerinde farklı şekillerde ele alınmıştır. Bu mesele üzerine başlıca üç ana görüş bulunmaktadır: Ehl-i Sünnet, Şii ve Haricî görüşleri. Her biri, mürtekibi kebîreye yaklaşımda farklı bir bakış açısına sahiptir.

1. Ehl-i Sünnet Görüşü: Ehl-i Sünnet mezhebi, mürtekibi kebîreyi, tövbe etmedikçe cehennemde uzun süre kalacak bir kişi olarak kabul eder. Ancak bu kişi, sonunda cennete girebilir. Ehl-i Sünnet anlayışında, mürtekibi kebîre, imanını kaybetmiş sayılmaz, ancak yaptığı büyük günahın cezası olan azabı çeker. Bu bakış açısına göre, büyük günahlar işleyen bir kişinin durumu, Allah'ın takdirine bağlıdır.

2. Şii Görüşü: Şii mezhebi, mürtekibi kebîreyi, tövbe etmese bile cennete girmeye aday bir kişi olarak kabul eder. Şiilere göre, mürtekibi kebîre olan kişi, Allah’ın merhametiyle cennete ulaşabilir. Şii anlayışında, imanın kaybolması daha çok küfür ve şirke dayalı bir durum olarak değerlendirilir.

3. Haricî Görüşü: Haricîler, mürtekibi kebîreyi tamamen imansız kabul ederler. Onlara göre, büyük günah işleyen bir kişi, artık bir Müslüman değildir. Bu görüş, İslam tarihinin ilk dönemlerinde özellikle Haricîler tarafından savunulmuş ve bu sebeple toplumsal çatışmalara yol açmıştır. Haricîler, mürtekibi kebîreye ağır cezalar uygulanmasını savunmuşlardır.

Mürtekibi Kebîre ve Toplumsal Düzen

Mürtekibi kebîre meselesi, sadece bireysel bir dini tartışma olmanın ötesine geçmiştir. İslam toplumlarında, mürtekibi kebîre olan kişilerin toplumda nasıl bir statüye sahip olacağı ve toplumsal düzenin nasıl korunacağı meselesi önemli bir yer tutmuştur. Bu tartışmalar, özellikle Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde yoğunlaşmış, mezhep farklılıkları toplumda bölünmelere yol açmıştır.

Emevîler, iktidarlarını sürdürmek için, büyük günah işleyen kişilere karşı sert bir tutum benimsemişlerdir. Bu dönemde, mürtekibi kebîre olan kişiler, sosyal dışlanma veya cezalandırma tehdidiyle karşı karşıya kalmışlardır. Abbâsîler dönemiyle birlikte, mürtekibi kebîreye karşı daha ılımlı bir yaklaşım benimsenmiş, cezaların yerine tövbe etme fırsatı tanınmış ve kişilerin tekrar toplumda kabul edilmesi sağlanmıştır.

Mürtekibi Kebîre ve Tövbe Kavramı

İslam’da tövbe etmek, büyük günahlar işleyen kişilerin tekrar Allah’a yönelerek günahlarının affedilmesi için bir fırsattır. Mürtekibi kebîre meselesinin çözülmesinde, tövbe kavramı önemli bir yer tutar. Tövbe, sadece bir kişinin Allah’a yönelmesi değil, aynı zamanda toplumsal bağlamda da kişinin yeniden kabul edilmesi anlamına gelir. Ehl-i Sünnet anlayışına göre, mürtekibi kebîre tövbe etmedikçe cezasını çeker, ancak tövbe ettikten sonra, Allah’ın affına mazhar olabilir.

Sonuç

Mürtekibi Kebîre meselesi, İslam hukukunun en derin tartışmalarından birini oluşturur. İslam dünyasında farklı mezheplerin ve tarihsel bağlamların etkisiyle şekillenen bu mesele, İslam toplumlarının nasıl düzenleneceği konusunda önemli bir yer tutar. Hem dini hem de toplumsal bir boyutu olan bu tartışma, Emevîler ve Abbâsîler dönemi ile birlikte günümüze kadar etkisini sürdürmüştür. Mürtekibi kebîreye ilişkin görüşler, her mezhep tarafından farklı şekillerde ele alınmış, her bir yaklaşım, toplumsal düzenin sağlanmasına yönelik farklı anlayışlar ortaya koymuştur.