Iç kontrolör ne iş yapar ?

Ela

New member
İç Kontrolör Ne İş Yapar? Bir Hikaye Üzerinden Keşif

Herkese merhaba! Bugün size, kulağa bazen sıradan gibi gelse de aslında oldukça önemli bir rolü üstlenen bir meslek grubundan bahsedeceğim: İç kontrolör. Ama bunu sadece teknik açıklamalarla yapmak yerine, bir hikâye aracılığıyla anlatmak istiyorum. İç kontrolörün ne iş yaptığını anlamak için sadece görev tanımına bakmak yeterli değil; bu işi yapan insanların gündelik hayatlarını, mesleklerinin zorluklarını ve ne gibi kararlar aldıklarını anlamamız gerekiyor. Bu hikâyede karşınıza çıkan karakterler, belki de iç kontrolörlüğün ne olduğunu hiç düşünmediğiniz şekilde gözler önüne serecek. Hazırsanız, başlıyoruz!

Bir Sabahın Erken Saatlerinde: Esra ve Burak’ın Gün Başlangıcı

Esra, sabahın erken saatlerinde, hala başını yatağından kaldırmadan telefonuna göz attı. Yataktan kalkıp kahvaltı hazırlarken kafasında sayısız şey vardı. Bugün, eski bir firmadan gelen bir iç kontrol raporunu gözden geçirecek ve birçok veriyi karşılaştıracaktı. Bunu yapmak kolay değildi çünkü şirketin iç kontrol sisteminde hâlâ iyileştirilmesi gereken birçok alan vardı. Esra, her zaman doğruluğa odaklanan ve insanları anlayan biri olarak tanınırdı. Verileri doğru analiz etmenin ve hataları bulmanın yanı sıra, çalışanların da bu süreci anlaması gerektiğini bilirdi. Bu yüzden her raporda sadece sayıları değil, şirketin ruhunu da görmek isterdi.

Esra, iç kontrolün önemini her zaman vurgulayan, sistemi insan odaklı geliştiren biriydi. Şirketlerin sadece kar etmekle kalmayıp, çalışanlarına nasıl davrandığını da göz önünde bulundurmalıydılar. “Veri doğru olsa da, insanlar ne kadar güveniyor?” diye düşünerek yola koyuldu. O, iç kontrolün yalnızca sayısal bir işlem olmadığını; ilişkilerin, güvenin ve takım çalışmasının da parçası olduğunu biliyordu.

Bir yandan da Burak’ı düşünüyordu. Burak, Esra’nın en yakın iş arkadaşıydı, ancak işlerine oldukça farklı bakarlardı. Burak için her şey daha netti; veriler ve rakamlar. Bazen işin duygusal tarafını unutur, sadece en hızlı ve en etkili çözümü bulmaya odaklanırdı. Bugün de büyük bir yatırım projesi üzerine çalışıyordu ve şirketin iç kontrol sistemini yeniden şekillendirecek kararlar almak üzereydi.

Farklı Yaklaşımlar: Esra ve Burak’ın Meslek Anlayışları

Esra, kahvaltısını bitirip bilgisayarının başına geçtiğinde, Burak’tan gelen bir mesajı gördü: “Yine mükemmel bir planım var. Sistemleri hızlıca güncelleyeceğiz, daha verimli olacak. Senin işin daha çok ilişkisel, ama ben işin teknik kısmına odaklanmak istiyorum.” Burak’ın mesajı kısa ve netti. Esra gülümsedi, Burak’ın çözüm odaklı yaklaşımına aşinaydı. Esra, bu tür teknik yaklaşımların bazen sistemin ruhunu kaybettirebileceğini düşünse de, Burak’ın verimlilik konusundaki uzmanlığını takdir ederdi.

Burak, iç kontrol sistemlerine bakarken her zaman stratejik düşünür, olası en iyi çözümü bulmaya çalışırdı. Ona göre, şirketlerin doğru kararlar alabilmesi için verinin doğru bir şekilde toplanması, işlerin hızla ilerlemesi gerektiğini bilirdi. Ama bazen, verilerin hızla çözülmesi gerekirken, insani faktörler göz ardı edilirdi.

Burak’ın bu çözüm odaklı yaklaşımını düşünerek, Esra derin bir nefes aldı. O, verilerin gerçeği yansıtmasının önemli olduğunu bilse de, aynı zamanda işin insanla, yani çalışanlarla olan kısmının da göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyordu. İç kontrol, sadece sayıları doğru okumak değil, sistemdeki her bir hareketin insanları nasıl etkilediğini anlamaktı. “Bir sistemin ne kadar verimli çalıştığını, çalışanlar ne kadar güveniyor ve ne kadar verimli çalışıyor?” sorusu her zaman aklında olurdu.

Bir Kriz Ortamında: Esra ve Burak’ın Ekip Çalışması

Bir süre sonra, Esra’nın telefonuna bir uyarı mesajı geldi. Şirketin yeni iç kontrol sistemi devreye alındığında, bazı verilerde beklenmedik hatalar görülmüştü. Bu hataların hızla çözülmesi gerekiyordu. Esra ve Burak, hemen bir toplantı düzenlemeye karar verdiler.

Burak, genellikle hızlı kararlar alarak çözüme ulaşmak isterdi. Ama Esra, bu sefer durup neyin yanlış gittiğini anlamak istedi. Toplantıya başladılar, Burak hemen sistemi yeniden yapılandırarak verileri düzgün bir şekilde hizalayabileceğini söyledi. Fakat Esra, sadece verilerin doğru olup olmadığını değil, çalışanların bu yeni sisteme uyum sağlayıp sağlamadığını sorgulamaya başladı. “Bunu insanlar ne kadar rahat kabul edebilir?” sorusu, Esra’nın her zaman aklında olan bir soruydu.

Sonunda Burak, Esra’nın bakış açısını anladı. Yalnızca teknik çözümle değil, aynı zamanda bu çözümün insanları nasıl etkileyeceğini de düşünmeleri gerektiğini fark etti. Birlikte bir çözüm geliştirdiler; verileri yeniden yapılandırmanın yanı sıra, çalışanlara da yeni sistemi anlatan bir eğitim programı düzenlemeye karar verdiler.

Esra ve Burak’ın Ortak Başarısı: İç Kontrolün İnsan ve Teknoloji Dengesinde Güven İnşası

Esra ve Burak’ın hikayesi, iç kontrolün sadece sayılardan ibaret olmadığını, aynı zamanda çalışanların güvenini kazanmanın, takım çalışmasının ve ilişkilerin de önemli olduğunu gösterdi. İç kontrolörlerin görevleri sadece sistemleri denetlemekle kalmaz, aynı zamanda bu sistemlerin insanlara nasıl etki ettiğini de anlamalıdırlar. Esra, verilerin doğru olmasının önemli olduğunu kabul etse de, çalışanların bu verilerle olan ilişkilerini göz önünde bulundurarak sistemin güvenliğini sağlamanın en önemli işlev olduğunu biliyordu. Burak ise her zaman hızlı, verimli ve stratejik düşünse de, Esra’nın yaklaşımını benimseyerek insan faktörünün önemini kabul etti.

İç kontrolörlerin işinin, sadece verileri doğrulamak ve sistemleri denetlemekten ibaret olmadığını gösteren bu hikâye, belki de hepimizin fark etmediği bir gerçeği ortaya koyuyor: İç kontrol, hem sayılarla hem de insanlarla yapılır.

Sizce, iç kontrolün sadece teknik ve analitik bir süreç olarak ele alınması yeterli mi, yoksa insanların bu süreçle olan ilişkileri de göz önünde bulundurulmalı mı? Yorumlarınızı bekliyorum!